Tukyu(Asena) Tukyu' larin atalari Çinli' lerin
(si-hayi) dedikleri bati denizi sahillerinde otururdu. Komsu
hukumdarlardan bir bunlarin yurdunu basarak, kadin, erkek, cocuk ve
onlerine gelenleri kilictan gecirdi. Bunlardan ancak on yasinda bir erkek
cocuk kalabildi. Bu da elleri, ayaklari kesilmis olarak bir batakliga
atildi. Cocuk orada acliktan, yaralarindan akan fazla kandan olmek uzere
iken, bir disi kurt gelerek, ona bir parca et getirdi. Kurt her gun boyle
yaparak cocugu besledi. Çocugun yaralari iyilesti. Yasi ilerleyince kurt
bundan gebe kaldi. Atalarini olduren hukumdar bir sure
sonra bu cocugun sag kaldigini haber aldi. Cocugu oldurmek uzere aratti,
buldular. Hukumdar cocugun bulundugu yere birisni gonderdi. Bu adam
batakliga geldigi zaman cocugun yaninda bir kurt gordu, sasirdi. Adam
ikisini de oldurmek istedi. Fakat bir tanri onlari korudu. Kurt cocugu
sirtlayarak bati denizinin dogu tarafina gecirdi. (Kao-cang)
yakinlarindaki daglardan birinde bulunan magaraya goturdu. Magaranin
arkasinda bereketli bir ova vardi. Ovanin her tarafi yalcin kayalarla
cevrilmisti. Kurt burada sakat delikanlidan on cocuk dogurdu. Bunlardan
biri aile adi olan (Asena)' yi aldi. Bu cocuklar buyudukleri zaman
magaradan cikarak civardaki oymaklardan birer kiz kacirdilar. Bunlari
magaralarina goturduler.Bu kizlarla evlendiler. Birkac nesil gecince bunlar cogaldi.
Iclerinden (A-Hien-Se) adli birisi baslarina gecerek magarada cikardi.
(Kin-San) daglarina giderek yerlestiler, (Cu-Cen) tatarlarina baglandilar.
Bu daglarin tepelerinden biri takya seklinde oldugundan kendilerine bu
anlamda (Tu-Kyu) adini verdiler. Asillarina delalet etmek uzere de
bayraklarina bir kurt basi yaptilar.
DokuzOguz-OnUygur(Agactan Dogan
cocuklar) Dokuzoguzlar' in atalari olan bir
hakanin iki guzel kizi vardi. Bunlar ancak tanrilara layikti. Babalari
insanlardan ayri bulundurmak icin bu kizlari, yaptirdigi bir kulenin icine
koydurdu ve yalvararak tanriyi cagirdi. Bunu uzerine tanri bir boz kurt
olarak geldi, kizlarla evlendi. Tanrinin bu kizlardan Dokuz Oguz ile On
Uygur evladi oldu. Bunlar zamanla cogaldilar. Bu Dokuzoguzlar'dan tureyenler
Kumlanco adi verilen ulkede oturdular. Burada Hulin adinda bir dag vardi.
Bu dagdan Tugla ve Selenka adinda iki irmak akardi. Bu irmaklarin arasinda
da iki agac vardi. Bu agaclarin biri Kayin, oburu de Çam idi. Bir gece bu
agaclarin uzerine gokten nur indi. Gun gectikce agaclardan birinin karni
sisti. Dokuz ay on gun sonra agacin karninda bir kapi acildi. Iceride
agizlarinda gumus emzikler bulunan bes cocuk gorundu. Daha cocuklar dogmadan bu agaclarin
etrafinda gumusten bir daire turemisti. Agaclardan muzik sesleri
geliyordu. Oradaki Dokuzoguzdan tureyen Türk'ler bu cocuklari buyuttuler;
adlarini Sungur Tekin, Kutur Tekin, Tukak Tekin, Or Tekin, Bugu Tekin
koydular. Bunlar onbes yasina gelince, baba ve analarini sordular. Halk
onlari iki agacin yanina goturdu: Iste bunlardan bir babaniz, biri de
ananizdir) dediler. Çocuklar bu agaclara saygi gosterdiler. (Sevgili
anamiz ve babamiz) diye onlara sarildilar. O zaman agaclar da dile gelerek
evlatlari hakkinda hayirli duada bulundular. Nihayet bir gun halk toplanarak, Bugu
Tekin' i hakan sectiler. Cunku Bugu Tekin hem zeki hem de her boyun
dilini, obalarinin sayisini biliyordu. Bunun uc kargasi vardi ki her
yerden olup biteni haber verirdi. Bugu Tekin bir gece ruyasinda;
beyazlar giyinmis, elinde beyaz bir asa tutan ak sakalli bir adam gordu.
Bu adam fistik seklindeki (Yesim Tasi) denilen tasi gosterdi: (Turkler
bunu ellerinde tuttukca dort bucaga hakim olacaklardir) dedi.
Bugu Tekin ve Gök Kızı
Bugu Tekin bir gece otaginda uyumakta
iken, birden bire pencerenin acildigini, iceriye gokten gelen guzel bir
kizin girdigini gordu. Bugu Tekin neye ugradigini anlayamadigindan
gozlerini kapayarak uyur gibi yapti. Kiz, Bugu Tekin'i uyandirmak icin cok
calisti, bir turlu uyandiramadi. Umidini keserek pencereden cikti, gitti.
Ertesi gece kiz yine geldi. Bugu
Tekin kendisini yine uykuda imis gibi gosterdi. Kiz bu defa da
uyandiramadan gitti. Sabah olunca, Bugu Tekin kizin tekrar
gelecegini dusunerek, buna bir care bulmak uzere vezirine acti. Vezir dedi
ki: (Bunda korkacak bir sey yok. Belki hepimizin sevinecegi hayrili bir is
vardir. Her halde bunun gelisi size kutlu bilgileri ogretmek icindir.Yarin
gece gelirse artik kendinizi uykuda gostermeyin. O zaman nicin geldigini
anlarsiniz. Ucuncu gece kiz yine geldi. Ama bu
defa Bugu Tekin onu karsiladi, saygi gosterdi. Bu kiz vezirin tahmin
ettigi gibiydi. Gercekten bir tanrica ve gokten gelen bir kizdi. Bugu
Tekin' e yeni bir din gostermek icin gelmisti. Bugu Tekin'e: (Arkamdan gel) dedi.
Bugu Tekin kizi takip etti. Gittiler. Nihayet (Ak dag)'a ulastilar. Bugu
Tekin'e yeni bir dinin gizli taraflarini anlatmaya basladi. Bundan sonra kiz otaga gelir, Bugu
Tekin'i (Ak Dag)'a gotururdu. Bu durum cok gece devam etti. Bugu
Tekin yeni dinin esaslarini ve sirlarini ogrendi. Bir gece artik bu gorusmelerin sonu
idi. Kiz veda ederken (Gokte, yerde ne varsa hepsini ogrendiniz. Ben artik
gelmeyecegim. Yarindan itibaren dunyanin dort bucagini fethe baslayin.
Gosterdigim yolda adalet yapin. Size ogrettigim gercekleri her tarafa
yayin) dedi. Sabah olunca Bugu Tekin kardeslerini
cagirdi. Her birini bir orduya tayin ederek bunlari dort bucagin fethine
gonderdi. Kendisi de buyuk bir ordu ile Çin uzerine yurudu. Heosi de
seferlerini basardilar.
Göç
Bugu Tekin'den otuz nesil sonra,
torunlarindan (Yulun Tekin) tahta cikti. O zaman Çin'de (Tang)sulalesi
hakimdi. Çinliler; Türk'lerden korktuklari
icin hukumdarlari (kiyuliyen) adli kizini hakanin oglu (Gali Tekin)'e
gondermeye karar verdi. Bir elci yolda Türkler'in kudret ve buyuklugunun
Tanri dagi civarinda bulunan (kutlu Kaya) adli byuk bir kayadan ileri
geldigini ogrendi. Yulun Tekin'e dedi ki: (Hukumdarim size en kiymetli
hediye olarak kizin gonderdi. Siz de ona bir hediye gondermek isterseniz,
bizce makbule gecen hediye de (Kutlu Kaya) adindaki kaya parcasidir. Bu
kayanin sizce bir kiymeti yoktur. Bunu hukumdarima hediye ederseniz
makbule gecer.) Yulun Tekin, Çinliler'e kiymet veren
milli duygulari gevsek bir hakandi. Kutlu Kaya'nin otuz nesilden beri
Türklerce kutsal bir yer oldugunu bilmiyordu. Bir kizin bedeli olarak bu
kayayi Çin'e vermekte hic tereddut etmedi. Yalniz bunu nasil
gotureceklerini sordu. Elci de: (Kolaydir) dedi. Çin elcisi kayanin
etrafinapdunlar yigdirdi, uzerine sirke dokturdu, odunlara ates verince
kayalar parcalandi, dagildi. Elci bu parcalari dikkatle toplatti.
Arabalarla Çin'e gonderdi. Orada sihirbazlar bu parcalari yagma
ettiler. Her parcasi dunyanin bir kosesine gitti. Parcalar nereye gitti
ise orada bereket, bolluk oldu. Bu tarafta ise, yedi gun sonra (Yulug
Tekin) oldu, yerine Bugu Tekin'in torunlarindan biri hakan oldu. Türk
yurdu da butun bereketini kaybetti, yesillikler sarardi, irmaklarin,
derelerin suyu cekildi gogun rengi degisti. Butun kuslar, ahyvanlar,
memedeki cocuklar:(Göç! Göç! Göç!) diye bagirismaya basladi. Bir taraftan
da salgi nhastaliklar insanalri kiriyordu. (Göç!) sesleri devam ediyordu.
Anladilar ki bu ulkenin (Yer-su)lari artik kendilerinin orada kalmasini
istemiyor. Çadirlarini yiktilar, esyalarini, coluk cocuklarini hayvanlara
yuklediler. Göç etmeye basladilar. Aksam olunca (Göç!) sesleri duruyor,
sabahla beraber basliyordu. Türkler Turfan ulkesine gelinceye kadar (Göç)
sesleri devam etti. Orada artik ses kesildi. Göç'ler de Turfan'da
yerlestiler. Orada (Bes Balik) sehrini kurdular.
Ergenekon
Göktürkler, Tatrlarla yaptiklari
savasta yenilmisler, hepsi kirilmis, yalniz Ilhan'in ogullarindan Kiyan ve
Nogüz sag kalabilmisti. Savastan on gun sonra bir gece
atlarin abindiler. Çoluk cocuklarini alarak kactilar. Savastan once ordu
kurduklari yere geldiler. BUada deve, at, okuz ve koyunlari kalmisti,
onlari aldilar. Biri oburune dedi: (Burada kalsak bir gun olur
dusmanlarimiz bizi bulur. Baska bir boya gitsek her yanimiz dusmanlarla
dolu. En iyisi daglarin arasinda, kimselerin yolu dusmeyecek yerlere gidip
oturalim.) Buna karar verdiler, surulerini
onlerine kattilar, daglara yuruduler. Bir disi geyik gorduler. Arkasindan
gittiler. Geyik bunlari daglarin uzerinden duz bir yere goturdu. Orada her
yeri iyice yokladilar. Geldikleri yoldan baska yol yok. Biraz ilerlediler.
Genis, cimenlik bir ulke gorduler. Burada akarsular, pinarlar, meyve
agaclari, hayvanlar vardi. Bunlari gorunce sevindiler. Tanriya sukur
ettiler, buraya yerlestiler. Kisin hayvanlarinin etini yer, derisini
giyerler, yazin da sutlerini icerlerdi. Burada dort yuzyil kaldilar.
Basbuglar'a danistilar: (Babalarimizdan isitirdik ki, Ergenekon'un disinda
genis, guzel yerler varmis. Atalarimiz orada oturmus. Bundan sonra korkup
ta daglaral kapanacak degiliz. Bir yolunu bulup buradan cikalim).
Hepsi bu sozleri uygun buldu. Yol
aradilar, bulamadilar. Iclerinden demirdi Burteçine: (Ben bir yer gordum,
orada demir madeni var. Eger onu eritirsek yol buluruz) dedi. O yeri gidip
gorduler, demircinin sozunu dogru buldular. Baska bir anlatista: birgun bir disi
kurt gormusler. Bu kurdun oraya nereden geldigini aramislar, kurt kacmis,
arkasindan gitmisler. Bakmislar ki kurt bir delikten disari atladi.
Deligin yanina gittikleri zaman etrafin demir madeni oldugunu gormusler.
Manas
Manas, Kirgiz kahramanlarindandir.
Manas'in babasi Yakip Han, anasi da Çuriçi'dir. Yakip Han evlendikten on
dört sene sonra Manas dogmustur. Dogdugu zaman Manas' in avucu kanli idi.
Bu isaret onun ileride mesalsiz kahraman olacaginin gostergesi idi. Henuz
memede iken konusmaya basladi. Dogumu uzerine cviardan gelen elciler, onun
bir kahraman olacagini hemen anlamislardi. Az zaman icinde cok serpildi,
boyu bes metreye kadar uzadi. On yasina gelince tam bir kahraman
oldu. Dusmanlarin uzerine saldirarak perisan etti. Atlarina at
erisemiyor,zirhina ok islemiyordu. Yakip Han, oglunun atilganliklarini,
kahramanliklarini gorunce, onu korumak, onunla arkadaslik etmek uzere,
Bakay adinda birisini ona katmisti. Manas'in savastigi dusmanlari
arasinda en kuvvetlisi Gökçe idi. Bununla olan maceralari destanca epeyce
yer tutar. Destan Radlof'a gore 12452 misra olup, savas hengameleri
sirasinda ask maceralari , eglenceler, dugunler, Samanizm'in etkisi
altindaki inanclar, gelenekler, kahinlerin rolleri goze carpar.
Öksüz Kiz
Kisin soguk bir gununde, öksüz bri
Türk kizi, su almaya gider. Vucudu yari ciplak, ayaklari soguktan siskin;
karni ac, gozleri yasli bir haldedir. Elinde bir bakrac vardir. Birden bir
kasirga kopar. Ay ise gokteki sarayindan kasirgaya tutulmus olan, bu
zavalli fakir kiza bakmaktadir. Ay, kizin haline acir. Kendi kendine der
ki: (Mutlaka üvey annesi bu kiza zulum ediyor). Öksüz kiz o sirada bir caliliktan
gecmektedir, ay caliya isaret eder: (O kizi al, yanima gel). Ayin bu emri
uzerine cali hemen bir at olur. Bir yandan aya giden gok yolu acilir, bir
yandan da at haline gelen cali, uzerinde kiz oldugu halde yukselmeye devam
eder. Aya vardiklarinda kiz elinde bakraciyla ayin yaninda durur.
Ay, bu öksüz kizi sever, ici
urpermeye baslar. Sekilden sekile girmeye baslar. Bundan sonra ayin gokte
sekilden sekile girisi de, bunun ve sevgisinin sonucudur. Ilk geceler ay bir gumus yay gibidir.
Öksüz kiz buyudukce ay da buyumektedir. Bazi zamanlarda bu kiz gokteki
ayin sarayindan iceri girer, hali dokur. O zaman ay sevgilisini gormedigi
icin uzulur, hilale doner. Bazen de kizin keyfi yerine gelir, cosar,
neselenir. O zamn ayin yuzu guler, dolun halini alir. Ayin keyfini kaciran guclu bir rakibi
vardir. O da gokte bulunan beyaz ayidir. Bu ayi da Ösüz kizi sevmektedir.
Bu sebeple ayi tutarak bogmak ister. Ama ne de olsa gucu yetmez. Yirmi bes
gun ay bu ayiya ustun gelir, onu ezer. Ayi yalniz uc gun aya ustun gelir.
Ay bundan korkar, saklanir, kimselere gorunmez. Bu mucadele her ay boyle devam eder.
Cesteni Bey
Cesteni Bey (aslanlarin yuruyusu ile
yuruyup) (Uçayan) sehriin arkasinda durarak ileri geri dolasti. Ondan
sonra dort yol agzina gelerek bu yollarin arasidan sayisiz denecek kadar
cok cinler gordu. Bu cinler insan etini yiyip kanini iciyor, barsaklarini
vucutlarina dolandiriyorlardi. Yuzlerini korkunc hale getirip pek kuvvetli
sesle haykiriyorlardi. Ellerinde de bayraklar vardi. Ates gibi kizil ve
orgulu saclarini omuzlarina birakiyorlar, kapkara buyuk daglara benzeyen
vucutlarini kaldirip zehirli yilan govdeleriyle yuruyorlardi. Cesteni Bey bunlari gorunce yuregini
pek tuttu, bir kaplan gibi hic korkup cekinmeden bu cinlerin arasina
girdi. O zaman cinler Cesteni Bey'i gorup etrafina toplanarak: ( Hey,
kimsin sen? Nasil oldu da kendi kendine bizim ustlu altli dag gibi
dislerimize lokma olmaya geldin) dediler. Cesteni Bey bu sozu isittigi halde
yuregini pek tutup hic korkmadan cinlere soyle dedi: (Hey cinler, cabuk soyleyin bana,
benim sehrimdeki insanlari nasil olduruyorsunuz. SIzlere bu sehre girme
iznini kim verdi? Benim su keskin kilicima bakin, bununla govedelrinizi
keserek parca parca edip birakirim. Sehrimizde milletin basina gelen bunca
felaket haberi dururken hala dayanilacak degildir.) Cesteni Bey'in bu sozunu duduktan
sonra, cinler ofkelenip karma karisik oldular. Öd koparip kendilerince bir
turku soyleyerek yumruklarini siktilar. Kolkola girerek, dirseklerini
tutuyor, ates renkli kizil saclarini arkalarina saliverip alev gibi
bayraklariyla, gurz ve tokmaklari ellerinde, Cesteni Bey'i mizraklayip,
vurmaya calisiyorlardi. Birbirleriyle soyle soylestiler:
(Daha ne bekliyorsunuz? Cabuk bunu mizraklayip keselim, vucudunu
parcalayip oteki dunyaya gonderelim.) Bunun uzerine Cesteni Bey var
kuvvetiyle atlayarak (Urumki) adli cini tepesindeki saclarindan yukari
cekip tuttu. Kilicini yukari kaldirip , basini kesmek uzere vurdu. Boylece
cinler Cesteni Bey'in gucunu, kuvvetini ve sansini gorerek cok korkarak
kactilar.
Ulu Toyun
Ulu Toyun, Ay Toyun'un kizi Günes'e
asik olmus. Bir gun Ulu Toyun anasi Secen'e der ki: (Ay Toyun'un gogune
cik. Bana onun kizi Günes'i iste. Ne kadar cok agirlik isterse hic
esirgeme, kabul et.) Secen hemen goge cikti. Ay Toyun'un otagina gitti ve:
(Oglum, kizinizi sevmis, onu ogluma verir misiniz) dedi. Ay Toyun: (Peki
veririm, fakat iki nisan isterim: biri dalga; Göl incisi, oburu Serap; Çöl
incisi) dedi. Secen bu haberi ogluna getirdi. Ulu
Toyun istenilen iki nisanin tedarikini kolay gordu. Yer ustunde,
yeraltinda ne kadar cinler, periler, ruhlar varsa hepsini davet etti.
Cumlesi geldiler. Ulu Toyun dedi ki: (Ey kahramanlar! Icinizde benim
istedigim iki armagani bana getirmeyi kim uzerine alacak? Bu iki armagani
bulmak, getirmek cok kolaydir. Bunun biri dalga; Göl incisi, oburu serap;
Çöl incisi) dir. Gelenlerden bu teklifi kabul edecek
kimse cikmadi. Ulu Toyun teklifi tekrar etti. Yine cevap veren olmadi.
Ucuncu teklifinde kurt ile bir karga bu isi uzerine aldilar. Fakat kurt
dalgayi tutabilmek icin uzun bacaklar istiyordu. Karga ise serabi
gorebilmek icin keskin gozlere ihtiyac gosterdi. Ulu Toyun istediklerini
onlara verdi ve: (Haydi kahramanlarim, gidin bana
dalga ile serabi getirin) dedi. Bu iki kahraman yola dustu. Aradilar,
taradilar, cok calistilar, ne kurt dalgayi, ne de karga serabi ele
gecirdi. Yuz yillaar gecti. Bir turlu bu iki armagan gelmedi. Ulu Toyun
istenilen nisanlari veremedi, Günes hanimi alamadi.)
Geyik Avi
Hikaye bir ogretmenin, ogrencisine,
canlilarin oldurulmesinin ne kadar gunah oldugunu anlatmasiyla baslar.
Ogrenci de ogretmeninden bu oldurme
gunahi karsiliginda, tanri tarafindan verilen cezalara bir ornek
gosterilmesini ister. Ogretmeni, Dantipala'nin hikayesini soyle anlatir:
Kral Dantipala adamlari ile ava
cikarak bir cok geyikler avlar. Baska bir ormanda daha besyuz geyige
rastlar. Aralarinda oburlerinden cok guzel, altin renkli bir geyik vardir
ki, geyiklerin yol gosterici kralidir. Bu ise geyik suretinde olan
Buddha'nin kendisidir. Avcilar besyuz geyigi kovalamaya koyulurlar. Onlari
alti defa kusatirlar. Olum korkusu icinde cirpinan geyikler bu guzel
geyigin yanina gelerek canlarini kurtarmasini rica ederler. Fedakar,
iyiligi temsil eden fazilet sahibi, geyiklerin krali (Buddha), onlara
yardimda bulunmak, gerekirse kendini feda etmek ister. Kral Dantipala'nin
yanina giderek ondan besyuz maralin hayatini bagislamasin irica eder.
Nasihat ederek, iyilik etmege tesvik eder. Canlilari oldurmenin ne kadar
gunah oldugunu anlatmaya calisir. Fakat Dantipala bunlarin hicbirini
dinlemeyerek gozleri kanla dolu olup hiddetlenerek keskin kilicini ceker.
Kutsal geyigin boynunu kesip, basini yere firlattigi sirada, sag eli
bileginden koparak kiliciyla beraber yere duser. Dantipala feryat etmeye
baslayarak yaptigi kotuluge pisman olur. Ama is isten gecmistir. Yer
yarilir, Avici cehenneminden alevler cikararak Dantipala'nin butun
vucudunu sarar, onu cehenneme goturur. Aviciden cikan korkunc alevler
Dantipala'yi sardiktan sonra yukselir, goge dayanir. Korkunc bir yanki
duyulur. Yagiz yer deprenir. Dort tarafi ates almistir. Buyuk daglar
yikilarak birbirinin uzerine gelir. Dantipala da bu alevler icinde kalir,
umidi kesilir, dayanamayarak kendisinden gecer. Vucudu yanip kavrulur.
Avici cehenneminin seytani agzini acip Dantipala'yi yutar.
Tepegöz ile
Basat
Bir gun Oguz otururken, dusman
baskisina ugradi, gece vakti oradan goctu. Beraberindeki (Uruz Koca) nin
kucuk oglu yolda dusmustu. Hic farkinda olmadilar. Yollarina devam
ettiler. Yolda kalan bu cocugu bir arslan alarak goturdu, besledi.
Gunlerden sonra, Oguz gene gelip
yurduna yerlesti. O sirada Oguz Han'in atlarina bakan coban bir haber
getirerek dedi ki: (Ormanda bir arslan kukruyor. Uzaktan gordum, salinarak
yuruyusu insan gibi. Atlari yakalayip yatirarak kanlarini emiyor) dedi.
Cobanin bu sozu uzerine Uruz da Oguz Han'a: (Hanim belki goctugumuz vakit
yolda dusen benim oglumdur) dedi. Beyler hemen atlarina bindiler.
Aslanin yatak yerine geldiler. Uruz'un dedigi gibi bu, kendi oglu idi.
Oglani tuttular. Uruz, oglani alip evine goturdu. Hep sevindiler.
Ziyafetler oldu. Ama oglan yine durmadi. Aslanin yatagina gitti. Bir daha
tutup getirdiler. Bunun uzerine (Dede Korkut) geldi ve:
(Oglum sen insansin, hayvanlarla dusup kalkma, gel iyi ata binmeyi ogren.
Iyi yigitlerle beraber yasa. Buyuk kardesinin adi (Kayan Selcuk)tur. Senin
adin da (Basat) olsun dedi. (Adini ben verdim. Yasini tanri versin) dedi.
Oguz bir gun yaylaya gitti. Uruz'un
bir cobani vardi. Adina (Konur Koca Sari Coban) derlerdi. (Uzun pinar)
diye un alan bir pinar vardi. O pinara periler konmustu. Ansizin koyunlar
urktu. Coban da bunu kecilerden bilerek onlara kizdi. Ilerleyince gordu
ki, peri kizlari kanat kanata vermisler, ucuyorlar. Coban kepenegini
uzerlerine atti. Peri kizlarindan birini tuttu. Zaman gecti. Oguz yine yaylaya gitti.
Coban da pinara geldi. Yine koyunlar urktuler. Coban ilerledi, yerde bir
yigin gordu. Bu yigin gittikce buyudu. Coban Korktu, birakti, kacti. Urken
koyunlarin pesine dustu. Meger o zaman Bayindir Han ile
Beyleri gezmege cikmislardi. Bu pinarin yanina geldikleri zaman garip
birseyin yattigini gorduler. Etrafini aldilar. Iclerinden bir yigit, ayagi
ile bunu tekmeledi. Tekmeledikce yigi nbuyudu. Uruz Koca da merak etti,
atindan inerek tekmeledi. Fakat mahmuzu dokununca bu yigin yirtildi,
icinden bir oglan cikti. Bu oglanin govedsi adam govdesi gibiydi. Ancak
tepesinde bir gozu vardi. Uruz bu oglani alarak etegine sardi ve:(Han'im,
bunu bana verin, Oglum Basat ile beraber besleyelim) dedi. Bayindir Han
da:(Senin olsun) dedi. Uruz, Tepegoz'u aldi. Evine goturdu.
Bir sut nine getirdiler. Kadin memesini Tepegoz'un agzina verdi. Oglan bir
emdi, sut ninenin olanca sutunu aldi. Ikinci emisinde kanini aldi.
Ucuncude de canini aldi. Birkac sut nine getirdiler. Hepsini boylece
oldurdu. Baktilar ki olmayacak, sutle besleyelim) dediler. Gunde bir kazan
sut yetmezdi. Beslendiler, buyudu. Gezmeye, oglan cocuklariyla oynamaya,
oynarken de bunlardan birisinin burnunu, oburunun kulagini yemeye basladi.
Nihayet herkes onun yuzunden caresiz
kaldi. Uruz'a sikayet ettiler, aglastilar. Uruz her ne kadar Tepegoz'u
dovdu ise de bu hareketlerini onleyemedi. Nihayet evinden kovdu.
Bunun uzerine Tepegoz'un peri olan
anasi gelerek oglunun parmagina bir yuzuk takti ve:(Oglum sana ok
batmasin, vucudunu kilic kesmesin) dedi. Tepegoz, Oguz ilinden kacti. Bir yuce
da vardi. Orada yol kesti. Adam esir etti. Buyuk eskiya oldu. Uzerine bir
kac adam gonderdiler. Onlar Tepegoz'e ok attilar, batmadi. Kilic vurdular,
kesmedi. Hepsini yedi bitirdi. Oguz ilinden bile adam yemeye basladi.
Oguz'lar toplandilar, uzerine yuruduler. Bunu goren Tepegoz kizdi. Bir
agaci yerinden koparip atarak elli altmis kisiyi oldurdu. Nihayet Basat bu Tepegoz'un uzerine
gitti. Tepesindeki tek gozune sis saplayarak kor etti. Bundan sonra da
kafasini kesti.Butun Beyler sevinc icinde kaldilar.
Alpamis (Bamsi
Beyrek)
Alpamis; Alpamsi, Alpmasa, Bamsi
Beyrek ve Boyrek gibi Turk boylari arasinda cesitli soylenislerle
gecmekte, uzerine kurulan hikaye de biraz degisik rivayetlerle
anlatilmaktadir. Bir anlatisa gore; Alpamis(Bay
Boyrek) Oguz'un ogullarindan Ay Han'in ogludur. Ay Han'in oglu olmazdi. Bunun icin de
cok uzuntulu idi. Birgun yanina veziri (Balcik Han) geliyor. Ay Han'a
seyahat tavsiye ediyor. Ikisi yola cikiyor. Bir yerde Hizir ile
karsilasiyorlar. Hizir onlara iki elma vererek kayboluyor. Elmanin
birisini Ay Han, digerini de karisi yiyor. Nihayet bir erkek cocuklari
oluyor. Adina da Bay Boyrek diyorlar. Bir anlatisa gore de; Bay Börü ile
Bay Sari adindaki iki urk Beyinin cocuklari olmustu. Bunlar kirk gun
Allah'a yalvariyorlar. Sonunda Bay Boru' nun, Hakem(Alpamis) adinda bir
oglu, Bay Sari'nin da (Ay Barcin) adinda kizi oluyor. Ayni yasta olan bu
cocuklari kucuk iken nisanladilar, henuz ucer yasinda iken okula verdiler.
Alpamis yedi yasina gelince okuldan alindi. Ona beylik usulleri ile,
beyler nasil hareket etmelidir, gibi isler ogretildi. Ok talimleri
yaptirildi. Nihayet maceralar basladi: Alpamis Kalmuk'larla savasa girdi. Bu
sirada (Askara) adindaki dagin tepesini bir ok atarak ucurdu. Ama yolda
bir ak otagda guzel bir kizla uyumakta iken Kalmuk'lar bastilar, Alpamis'i
esir ettiler. Goturup bir zindana attliar. Obur taraftan Kalmuk Han'in
kizi Alpamis'a asik olmustu. Onu kurtarmak yollarini aradi, bulundugu
zindana uzun bir ip sarkitarak onu zindandan cikartti. Alpamis'in Çobar
yahut Benliboz adinda bir ati vardi. O ati da hazir buldular. Alpamis
atina bindi. Tekrar Kalmuk'lara hucum ederek onlari perisan etti. Bundan
sonra memleketine donunce sevgilisi Aybarç'in'i kolelerinden birinin almak
uzere oldugunu ogrendi. Dugun hazirliklarinin yapildigi sirada ve
eglenceler devam ederken, Alpamis bir ozan kiyafetine girerek Aybarçin'in
bulundugu cadira yaklasti. Elindeki sazi calarak cadira dogru siirler
soylemeye basladi. Bu sirada cadirda Bademca adinda bir kadin vardi. Biraz
kekeme idi. O da Alpamis'e siirle cevap verdi. Alpamis tekrar soyledi.
Sonunda gelinin bulundugu cadira alindi. Orada eglenceler, oyunlar devam
ederken, bir kosede yaslar icinde bulunan gelin Alpamis'i tanidi. Bundan
sonra ikisi de birbirine atildi. Herkes sasirdi. Alpamis da sevgilisni
alarak babasinin yanina gitti, onun yerine gecti.
Oguz
Kaan
Oguz dogdugu zaman yuzu mavi, agzi
ates gibi kirmizi, gozu ve saci, kaslari siyahti. Annesinin memesinden ilk
sutu emdikten sonra bir daha emmedi. Lakirdi etmeye basladi. Yiyecek
istedi. Kirk gunde buyudu. Dolasip oynuyordu. Oguz'un ayaklari okuze
vucudu kurda, gogsu ayiya benzerdi. Bogurleri killi idi. At surusu guder,
beygire binerek avlanirdi. Gunler,
geceler gecti. Delikanli oldu. O sirada bu memlekette buyuk bir orman
vardi. Icinden dereler, irmaklar akardi. Hayvanlar, kuslar coktu. Bu
ormanda (Kiyant) adinda bir buyuk canavar bulunuyordu. Beygirleri
parcalayarak yer, insanlari yutardi. Oguz bunu oldurmeye karar verdi.
Birgun mizrak, ok, yay, kilic ve kalkan ile beygire atlayarak gitti. Bir
geyik yakaladi. Bu geyigi bir av kirbaci ile agaca baglayarak cekildi.
Gitti, sabah oldu. Gun dogarken oraya geldi. Lakin canavar onu yemisti.
Bunun uzerine bir ayi yakaladi. Altin islemeli kemeriyle bir agaca
baglayarak gitti. Sabah oldu. Gun dogarken oraya geldi. Lakin canavar onu
da almisti. Bu defa Oguz agacin arkasina saklandi. Canvar tekrar gelince
basi ile Oguz'un kalkanina carpti. Oguz mizragi ile canavarin kafasina
vurarak oldurdu. Kilicla da kafasini kesti. Gitti. Tekrar geldigi zaman
bir akbabanin, onun barsaklarini yemek icin geldigini gordu. Onu da
oldurdu. Bir gun Oguz
tanriya ibadet ediyordu. Birde bire ortalik karardi: Gokten mavi
bir isik dustu. Bu isik gunesten , aydan dah parlakti. Bu isigin ortasinda
tek basina bir kiz oturuyordu. Cok guzeldi. Basinda kutup yildizi gibi
yanan parlak bir isaret vardi. O kadar guzeldi ki gulunce mavi gok de
guluyor, aglayinca mavi gok de agliyordu. Oguz onu gorunce akli basindan
gitti. Sevdi, aldi. Gunler, geceler gecti. Bundan uc cocugu oldu. Bunlara;
Gün, Ay, Yildiz adlarini verdiler. Oguz yine
birgun ava gitmisti. Uzaktan bir golun ortasinda bir agac ve agacin
dibinde yalniz bir kiz gordu. O kadar guzeldi ki, gorenler bayilirdi. Oguz
onugorunce akli basinda gitti. Sevdi, aldi. Gunler, geceler gecti. Oguz'un
bu kadindan da uc oglu oldu. Gök, Dag, Deniz adini verdiler. Oguz bir gun
avda iken babasi Kara Han'a oglunun baska bir din tuttugunu haber
verdiler. Kara Han beyleri toplandi. Oglunun halini anlatti. Oguz'u yola
getirmek icin etrafa haberler saldi. Karisi gizlice Oguz'a haber
yollayarak babasinin kararini bildirdi. Oguz da etrafa boylara: (Babam
asker toplayarak beni oldurmeye geliyormus. Beni isteyenler bana, babami
isteyenler de ona gitsin) yolunda haber gonderdi. Kara Han'in
kardeslerinin ogullari, boylari ile beraber Oguz tarafina gectiler. Baba
ile evlat askerleri savasia tutustu. Oguz'un tarafi ustun geldi. Bu
ustunluk uzerine Oguz butun Tekinleri, boylari davet ederek solen yapti.
Solenden sonra tekinlere ve orada bulunanlara emretti, dedi ki:(Bana
uyanlara hediyeler verip dost bilecegim, uymayanlari dusman bilecegim)
dedi. Bir kisim halk Oguz'un dinini kabul etmeyerek, yurtlarini birakip
doguya, tatarlarin ulkesine gitti. Oguz bunlairn arkasindan giderek
Tatar'in yurduna girdi. Tatar'lari yendi, mallarini aldi. O vakitler sag
tarafta (Altin Kaan) vardi. Oguz'a hediyeler, altinlar, gumusler, akik ve
zumrutler gonderdi. Solda (Urum Kaan) vardi. Bu kaanin cok ordulari ve
sehirleri vardi. Urum Kaan Oguz'un emirlerini dinlemedi. O vakit Oguz
ordusunu hazirladi. Sancagini cekip atina bindi. Kirk gun sonra (Buz Dag)
eteklerine geldi. Bir sabah
Oguz'un yurduna gun isigina benzer bir isik girdi: Icinden boz tuylu, boz
yeleli erkekr bir kurt gorundu, Oguz'a yol gostermek istedigini soyledi.
Ondan sonra kurdun arkasi sira gittiler. Kurt (Idil Moran) kenarinda
durdu. Oguz'un askeri de durdu. Orada savasa giristiler. Nehrin suyu kan
damari gibi kipkirmizi oldu. Urum Kaan kacti. Memleketi, hazinesi ve halki
Oguz'a kaldi. Urum Kaan'in, Uruz Bey adli bir kardesi vardi. Uruz Bey
ogluna dag tepesinde (Tarang Moran) arasinda mustahkem bir sehir
ismarlamisti. Oguz o sehre dogru yurudu. Uruz Bey oglu, Oguz'a haber
gonderdi.: (Bizim saadetimiz senin saadetindir. Tanri bu topragi sana
bagislamis, ben sana basimi verir, saadetimi feda ederim) dedi.Bundan
sonra adi (Saklap) oldu. Oguz ordusu
ile Idil'i gecti. Orada buyuk bir hakan yaiyordu. Oguz onun da ardina
dustu. (Idil suyundan akacagim) dedi. Orada (Ulu ordu Usyuteng) isminde
bir tekinin yeri vardi. Burasi cok agaclik bir memleket oldugundan,
onlardan kesti. Agaclarin uzerine binerek nehri gecti. Oguz gulerek dedi
ki:(Sen de benim gibi bir hakan ol, sana kipçak densin) dedi. Tekrar
yoluna devam etti. Bu arada boz tuylu, boz yeleli kurt tekrar gorundu:
(Ordu ile yuruyerek Tekin'leri, halki buraya getir. En onde size yol
gosterecegim) dedi. Yuruduler, (It Barak) in ordusuyla karsilastilar.
(It Barak)
savasta olduruldu. Ordusu bozuldu. Yurdu, mali ve halki Oguz'a gecti. Oguz
Han bir aygira bindi. Onu pek seviyordu. Fakat at colde gozden kayboldu.
Burada yuksek bir dag vardi. Tepesi karli oldugundan (Buz Dagi) derlerdi.
Oguz atinin kacmasina cok kederlendi. Orduda kahraman bir Tekin vardi. Bu
yuksek daha tirmandi. Dokuz gun sonra Oguz'a atini getirip verdi. Her
tarafi karla bembeyaz oldugundan Oguz ona bircok hediyelerle beraber
(Karluk) adini verdi , bir cok tekinlerin uzerine han yapti. Tekrar yola
duzulduler. Yolda bir buyuk ev gordu. Dami altindan, pencereleri halis
gumusten ve demirdendi. Kapinin anahtari yoktu. Orduda (Tumur Dokagal)
adinda akilli bir adam vardi. Oguz ona: (Burada kal, ac, sonra orduya gel)
dedi ve (Kalaç) adini verdi. Tekrar yola
dizildiler. Yine bir gun boz tuylu, boz yeleli kurt birden gorundu. Ordu
da ona uydu. Bulunduklari yer ekili bir ova idi. (Çuçit) derlerdi. Burada
insan coktu. Bunlarin cok da atlari, inekleri, altinlari, gumusleri,
elmaslari vardi. Bunlar Oguz'a karsi ciktilar. Ok ve kilicla siddetli bir
cenk oldu. Oguz ustun geldi. Curcit Han'in basini kesti. Burada da cok
mallar ele gecti. Fakat Oguz'un ordusunda yuk hayvanlari pek azdi.
Orduda(Parmakli çözüm Bilik) adinda akilli bir adam vardi. Hemen bir kagni
yapti. Mallariona doldurdu. Hayvanlari da buna kostu. Herkes onu gibi
arabalar yaparak esyasini yuklemeye basladi. Oguz Han bunu da gorerek
guldu. Ona (Kankli) adin iverdi. Tekrar
yuruduler. Boz tuylu, boz yelei kurt onde idi. (Tangut) ve (Sakim)
memlektine gittiler. Bircok cenklerden sonra Oguz orayi da aldi. Gayet
gizli bir kosede cok zengin ve cok sicak bir memleket vardi. Adina (Baçak)
derlerdi. Burada bir cok vahsi hayvanlar, av kuslari yasardi. Ahalisinin
yuzu siyahti. Hakani (Mazar) adli biri idi. Oguz onu da yendi, kacirdi,
memleketini aldi. Oradan atina binerek yurduna dondu. Oguz Han'in
yaninda ak sakalli, pek akilli, ihtiyar bir (Irkil Ata) vardi. Buna (Ulug
Turk) de derlerdi. (Irkil Ata) bir gece ruyasinda altin bir yay ve uc
gumus ok gordu. Bu altin yay dogudan batiya uzaniyor, bu uc gumus ok da
gece tarafina ucuyordu. Uyaninca
bunlari Oguz'a bildirdi ve bir nasihat etti. Oguz onu nnasihatini dinledi.
Ertesi sabah ogullarini cagirdi. Dedi ki: (Ihtiyarladi. Benim icin artik
Hakan'lik kalmadi. Gun, Ay, Yildiz siz gunesin dogdugu tarafa, Gok, Dag,
Deniz siz de gece tarafina gidiniz.) Ogullari bu
emri yaptilar. Gun, Ay, Yildiz bir cok hayvanlar, kuslar vurduktan sonra
bir altin yay buldular, babalarina getirdiler. Oguz yayi
uce ayirdi. Parcalarini yine onlara vererek: (Yay sizi nolsun. Yay gibi
oku goge firlatiniz. Adiniz (Bozok) olsun) dedi. Kucuk kardesleri de bir
cok hayvanlar, kuslar vurduktan sonra, colde bir gumus ok buldular,
babalarina getirdiler. Oguz oku uce boldu. Yine onlara vererek: (Ok
sizinolsun. Yay oku atar, siz de ok gibisiniz. Adiniz (Ücok)olsun) dedi.
Bunun
uzerine buyuk kurultay toplandi. Herkesi cagirdi. 900 at, 9000 koyun
kestirdi. 90 havuz kimiz hazirlatti. Solen verdi. Kendisi icin direkleri
altin kapli, uzerleri zumrut, yakut, firuze, inci ile altin islemeli
otagini kurdurdu. Halki yedirip, icirdi. Otagin sagina kirk kulac
uzunlugunda bir sirik diktirdi. Tepesine bir altin tavuk , tavugun ayagina
beyaz bir koyun baglatti. Sol tarafina da kirk kulac uzunlugunda bir sirik
diktirdi. Tepesine bir gumus tavuk, tavugun ayagina bir siyah koyun
baglatti. Sag tarafta (Bozok)lar, sol tarafta (Ücok)lat oturuyordu.
Boylece kirk gun kirk gece gecerek eglendiler. Bundan sonra Oguz yurdunu
evlatlarina verdi. Onlara: (Evlatlarim! Çok yasadim, cok cenk ettim. Çok
ok attim, cok aygirlara bindim. Dusmanlari aglattim, dostlari guldurdum.
Tanriya her seyi feda ettim. Size de yurdumu veriyorum..) dedi.
Alangova(Alan-hoa)
Bortecine soyundan Minekli'nin oglu
Yildiz Han'in iki cocugu olmus, bunlar kendisinden once olmus. Buyuk
oglu(Dubun) adinda bir erkek, ikincisi de (Alangova) adinda bir kiz
birakmis. Yildiz Han bunlari evlendirmis,
(Bilgutay), (Bekcitay) adinda iki erkek cocuklari olmus. Cok gecmeden
Alangova'nin kocasi olmus, dul kalmis, kendisini Han'lar istemis ise de
varmamis.
Alangova'nin gebe kalisi:
Alangova bir gece sarayinda yatarken,
seher vakti uyanip bacadan odaya nurlu bir golgenin indigini, bu golgeden
beyaz yuzlu, sehla gozlu bir adamin ciktigini gordu. Yaninda yatan
kadinlari uyandirmak ici haykirmak istedi, fakat dili tutuldugundan bir
turlu sesi cikmadi. Kalkmaya calisti, elinin ayaginin kuvveti kesilmis
oldugundan kiprdanamadi. Akli yerinde oldugu icin herseyi goruyor,
biliyordu. Adam yavas yavas yataga girdi. Sonra
yine bacadan cikti, gitti. Alangova: (Bunu soylesem kimse inanmaz.) diye
olani biteni gizli tuttu. Adam bes alti gecede bir gelmeye basladi.
Alangova ilk geceden gebe kalmisti. Dort bes ay gecince is anlasildi.
Kardesleri gebeliginin nedenini sordular. O da ne olmussa anlatti ve:
(Bana es lazim olsa bir kocaya varirim. Her ne kadar kadin isem de, bir
coklari beni padisah edinmek icin istemisti. Kendimi bunca ilimi, iki
oglumu halk icinde rusva edecek bir hali asla caiz gormem. Birkac gece
evimin etrafinda saklanirsaniz tanri beni mahcup birakmaz) dedi.
Herkes Alangova'nin sozune inandi. Uc
kisi evin etrafinda nobet beklediler. Birkac gun sonra gokten seher vakti
nurlu bir seyin indigini, Alangova'nin bacasindan iceri girdigini, bir
zaman sonra ciktigini gorduler. Boylece Alangova'nin sozunun dogruluguna
inandilar.
Illuankas
Eti ve Hitit efsanlerinden olan
Illuankas M.Ö 1500 yilinda tertiplenmistir: Gunes tanricasi Arinna ile firtina
tanrisinin, Mezulla ve Zintuhi adinda torunlari vardir. Guzellik ve hava
tanricasi Inuras bunlarin cocuklaridir. Illuankas adindaki buyuk yilan ile
firtina tanrisi arasinda Kiskilussa sehrinde korkunc mucadeleler olmus,
sonunda firtina tanrisi kaybetmistir. Inuras sevilen, sayilan bir tanrica
idi. Gokte alti kir atin cektigi arabasiyla gezerdi. Birgun Inuras; Hatusas sehrine geldi.
Oradan Zigoratta sehrine gecti. Orada Hupasiyas(Hupanisa) adinda bir genc
gordu, onunla aralarinda dostluk basladi. Inuras Illuankas'i oldurerek firtina
tanrisinin intikamini almak istedi. Gence bu arzusunu anlatti, ondan
yardim istedi. Genc de Inuras kendisin sevdigi takdirde ona yardim
edecegini soyledi. Nihayet iki taraf karsilikli teklifleri kabul ettiler.
Hupasiyas'in tertibi ile tanri
Inuras(Inar) bir ziyafet hazirladi. Illuankas'i bu ziyafete cagirdilar.
Buna sevinen Illuankas cocuklarini da alarak ziyafete geldi. Illuankas ile
cocuklari o kadar yediler ki dondukleri zaman cok sistikleri icin
yuvalarinin bulundugu delikten sigmadilar. Yari icerde yari disarda
kaldilar. Bunu goren Hupasiyas. Illuankas ile cocuklarini kuyruklarindan
birbirine bagladi. Oraya Inuras ta gelmisti. Illuankas
kurtarilmasi icin ona cok yalvardi. Inuras aldirmadi. Gok tanrisi
Yantanus'u da oraya cagirdi. Yantanus ta geldi, elindeki kargi ile
yilanlari oldurdu. Inuras ta buyukbabasinin intikamini almis oldu.
Telepinu
Telepinu, buyuk firtina tanrisinin
ogludur. Bolluk ve bitki tanrisidir. Telepinu kayboldugu zaman ocakta
atesler sondu. Tapinaklarda tanrilar bunaldi. Agillarda koyunlar boguldu,
Ahirlarda sigirlar oldu. Koyun kuzusunu, inek danasini birakti.
Telepinu kayboldugu zaman, tarladan
ekinleri beraber goturdu. Artik arpa, bugday bitmez oldu. Koyunlar,
sigirlar ve insanlar ciftlesmez, gebeler dogrumaz oldular. Agaclar kurudu,
filizler curudu, kaynaklar kesildi. Ulkeyi kitlik burudu. Insanlar,
tanrilar acliktan kivrandilar. Buyuk gunes tanrisi bir ziyafet hazirladi.
Bin tanriyi cagirdi. Yedilerse de doymadilar, ictilerse de kanmadilar.
Bunun uzerine firtina tanrisi oglu
Telepinu'yu arastirdi. Telepinu ise kizarak kacmis, butun iyi seyleri
beraberinde goturmustu. Buyuk tanrilar, kucuk tanrilar
Telepinu'yu aramaya ciktilar. Gunes tanri kartali oncu gonderdi ve (Git
yuksek daglari, dereleri, yamaclari arastir)dedi. Kartal gitti.
Telepinu'yu bulamadi. geri dondu. Gunes tanriya: (Kudretli tanri!
Telepinu'yu bulamadim) dedi. Firtina tanrisi, bas tanricaya: (Ne
yapalim? Acliktan olecegiz) dedi. Gunes tanricasi, firtina tanrisina: (Ne
istersen yap, Telepinu'yu aramaya kendin git) dedi. Firtina tanrisi Telepinu'yu aramaya
gitti. Onun sehrindeki evinin kapisini caldi. Fakat o evde degildi. Kapi
acilmadi. Kendi evine donerek tahtina oturdu. Tanrica kartali bir daha gonderdi.
Ona: (Git Telepinu'yu ara!) dedi. Firtina tanrisi, tanricaya: (Buyuk
tanrilar, kucuk tanrilar onu aradilar, fakat bulamadilar. Bu kartal mi onu
bulacak? Bunu gozu keskinse onlarin gozleri de keskindir) dedi.
Tanrica yine kartali gonderdi: (Git
yuce daglari ara, tara!)dedi. Kartal uctu, yuce daglari arastirdi,
bulamadi. Su haberi getirdi: (Ben onu bulamiyorum). Tanrica bu defa Ari'yi gonderdi: (Git
Telepinu'yu sen ara! Bulursan onun ellerini, ayaklarini sok! Onu al getir.
Mum al, onu yika, temizle ve bana getir) dedi. Firtina tanrisi tanricaya dedi ki: (
Buyuk tanrilar, kucuk tanrilar onu aradilar, fakat bulamadilar. Bu ari mi
onu bulacak?) Tanrica firtina tanrisina dedi ki:
(Sen ariyi birak. O gidip onu bulacak). Ari oradan uctu. Aramaya basladi. Her
tarafi dolasti. Irmaklari, kaynaklari arastirdi. Sonunda Telepinu'yu
uyurken buldu. Telepinu acele evine geldi. O zaman ocaklara ates geldi,
agillara koyun, ahirlara sigir doldu. Ana cocugunu, koyun kuzusunu ve inek
danasini dogurdu.
Hakan Su
Zulkarneyn Semerkant'i gecip de Turk
ulkesine yoneldigi siralarda, Saka Turkleri'nin Su adindaki Buyuk hakanina
yaklasiyordu. Balasagun yakinindaki Su kalesini bu yaptirmisti. Hergun
Balasagun'daki sarayinin onunde ucyuzaltmis nobet davulu vurulurdu. Hakan
Su'ya Zulkarneyn'in yaklastigi haberi verilmis ve: (Emriniz nedir, savas
mi edelim, ne buyurursunuz?) denilmisti. Halbuki Hakan Hocant irmaginin
kenarina karakol kurmak, Zulkarneyn'in gececegini haber vermek icin kirk
Tarhan'i gozcu gondermisti. Bunlar kimseye gorunmeden gitmisti. Su endise
etmiyordu. Onun gumusten bir havuzu vardi. Sefere cikildiginda birlikte
tasinir, icine su doldurulurdu. Sonra kazlar, ordekler yuzdurulurdu.
Kendisine: (Ne buyurursunuz, savasa girelim mi? )denildigi zaman cevap
olarak: (Su kazlara, ordeklere bakiniz, nasil suya daliyorlar) dermis.
Bunun uzerine orada bulunanlar Su'nun savas icin hazir olmadigi zannina
dusmusler. Zulkarneyn Hocant suyunu gecince, oradaki gozculer hemen Su'ya
haber ulastirdilar. Hakan Su hemen davullari caldirarak doguya dogru
yurudu. Halk gitmek icin hazirlik gormeden hakanlarinin boyle savusup
gitmesinden umitsizlige dustu. Bir urkuntu, bir karisiklik oldu. Binek
bulabilenler hayvanlarin sirtina atlayarak Hakanin arkasindan kostular.
Sabah olunca ordu yeri duz bir ova halini aldi. O siralarda Taraz, Ispicap, Balasagun
ve bunun gibi yerler yapilmamisti. Ora halki gocebeydi. Hakan ordusuyla
gittikten sonra, oradaki halk coluk cocuklariyla yirmi iki kisi kalmis,
geceleyin hayvanlarini bulamamisti. Bu yirmi iki kisi yaya olarak cekip
gitmek, yahut orada kalmak uzere konusurlarken iki kisi cika geldi. Bunlar
agirliklarini sirtlarina yuklemisler, yanlarina coluk cocuklarini
almislardi. Ordunun izine duserek gidiyorlardi. Yorulmuslar,
terlemislerdi. Bu yirmi iki kisi, yeni gelen iki kisi ile konustular,
ikiler dediler ki: (Zulkarneyn denilen adam bir yolcusur, bir yerde
durmaz. Buradan da gecer gider. Biz de kendi yerlerimizde kaliriz.)
Yirmiikiler onlara: (Kal ac) dediler. Zulkarneyn gelip bunlari sacli,
uzerlerinde Turk belgeleri bulundugunu gorunce, onlara: (Türk Manend)
demis (Türk'e benzer). Hakan Su, Cin'e kadar gitmis.
Zulkarneyn arkasina dusmus. Su Zulkarneyn'e bir boluk asker Zulkarneyn de
ona bir boluk asker gondererek (Altun Kan) denilen bir dagda carpismislar.
Ama Zulkarneyn Hakan ile barismis, Ugur sehirleirni yapmislar. Bir sure
orada oturduktan sonra Zulkarneyn cekilip gitmis, Hakan Su da Balasagun'a
kadar ilerlemis. Kendi adini vererek Su sehrini yaptirmis. Oraya bir
tilsim koymus. Bugun oraya kadar leylekler gelir, oradan ileri gecemezler.
Tilsim bu gune dek bozulmamistir. (Divan-i Lugat it Turk/ Tercume cilt:
III)